Close

Psikolojik Travma ve Etkileri

Kaynağı insan eli ya da doğal olaylar olan, psikolojik ya da fiziksel bütünlüğü tehdit eden, kişide dehşet, panik, korku, çaresizlik gibi duygular uyandıran olaylar, travmatik yaşantılar olarak değerlendirilmektedir. Deprem, sel gibi doğal afetler, fiziksel ya da cinsel saldırı, işkence, terör, savaş, iş ve trafik kazaları, bir saldırıya şahit olma gibi olaylar, travmatik olaylar arasındadır. Ancak bir olayın travmatik olarak değerlendirilebilmesi, kişinin bu olayı iç dünyasında nasıl anlamlandırdığına bağlıdır. Aynı olayı yaşayan iki kişiden biri için olay, fiziksel ya da psikolojik bütünlüğüne yönelik bir tehdit olarak algılanmadığı için travmatik olarak değerlendirilmezken; diğer kişi bu tehdidi çok yoğun hissedip travmatize olabilir.

Travmatik olay yaşandıktan sonra kişide bazı psikolojik ve fiziksel belirtiler ortaya çıkar. Bu belirtiler üç ana kategoride değerlendirilebilir. İlki, travmaya maruz kalan kişide gözlenen aşırı psikolojik uyarılma tepkileridir. Yaşadığı travmatik olay her an yeniden yaşanabilirmiş gibi hissettiği için, kişi sürekli olarak tetikte ve kendini koruma halindedir. Ufak uyaranlar karşısında irkilme, daha önceden önemsiz sayılabilecek olaylara aşırı tepkiler verme, öfke patlamaları, uykuya dalmada ve uykuyu kesintisiz sürdürmede zorluk, kabus görme ve psikosomatik şikayetler bu psikolojik uyarılma haline işaret eder.

Travmanın olası bir diğer etkisi de, kişinin travmatik yaşantıyı şimdiki zamanda tekrar tekrar yaşıyor gibi deneyimlemesidir. Uyanıkken geçmişe dönüşler, uyurken ise travmatik kabuslar görme şeklinde kendini gösteren bu belirtiler, kişinin gündelik yaşamındaki işlevselliğini ciddi şekilde bozar. Çünkü travmatik yaşantıyı hatırlatan en ufak uyaran bile, kişinin travmatik olaya geri dönmesine ve olayın yarattığı olumsuz tüm duyguları tekrar hissetmesine neden olur. Artık kişi için güvenli bir alan kalmamıştır çünkü travmatik olayı kendisine hatırlatacak olan uyaranla ne zaman ve nerede karşılaşacağını önceden kontrol etmek mümkün değildir.

Travmatik olayın yaşandığı sırada kişi, yoğun bir çaresizlik hisseder. Engel olmaya çalışmak ve içinde bulunulan durumu değiştirmeye çabalamak sonuç vermez ve kişi kendisini bırakma durumuna geçer. Bu kendini bırakma hali, travmanın bir diğer belirtisi olan uyuşmadır. Kişi artık eylemleriyle yaşadığı dehşet verici olaydan kaçamayacağını anlar ve bu kaçışı bilinç durumundaki değişiklikle sağlar. Olay gerçekliğini kaybeder ve kişi olayı kendi yaşıyor gibi değil, dışarıdan izliyor ya da kötü bir kabus görüyor gibi deneyimler. Hipnoz ya da uyuşturucu madde alımı gibi yaşantılanan bu durum, kişinin duyduğu dayanılmaz acıya adaptasyonu olarak değerlendirilebilir. Ancak travmatik olayın sonrasında da devam eden bu uyuşma hali, travmatik olayın etkilerinin uzun süre geçmemesi ve psikolojik desteğe uyum sağlayamama şeklinde olumsuz etkiler yaratır. Kişi kendisine travmayı hatırlatan durumlardan kaçınır ve olayın yarattığı duygulardan uzaklaşmaya çalışır. Ancak bunun bedeli; sosyal çevreden, gelecek planlarından, iş ve okul ortamından uzaklaşarak izole olmak ve gündelik işlevselliğin kaybıdır.

Travma sonrasında kişi, dünyanın güvenli bir yer olduğuna dair varsayımını tamamen kaybeder; çünkü kişinin yaşamı, bedensel bütünlüğü, sevdikleri ve inanç sistemleri tehdit edilmiştir. Travmatik olay sırasında yardım alamamış olmak, kişinin temel güven duygusunun yok olmasına neden olmuştur. Kendisini yalnız, terkedilmiş ve çaresiz hissetmektedir. Bu da gitgide hayattan çekilmesine ve yabancılaşmasına neden olur. Tüm bunlar kişinin hayattan keyif almasını, iş, okul gibi alanlarda işlevsel olabilmesini, sosyal ilişkilerini sürdürebilmesini engeller. Eğer travmatik bir olay yaşandıysa ve bu belirtilerden bazıları bir süredir yaşanıyorsa, bu sorunların zamanla kendiliğinden geçmesini beklemek yerine bir uzmandan psikolojik destek alınmalıdır. Böylece kişi daha kısa sürede bu zorluklarla başa çıkabilecek ve yaşamına devam edebilecektir.